26 Haziran 2015 Cuma

Acının Telaffuzu

   Yüreğin bedenine ağır gelip, göğüs kafesinden taştığında; akıttığın iki damla gözyaşıyla bittiğini sanma! Her şey yeni başlıyor demektir!..

   Delicesine sarıldıkların birer birer eriyip akar parmaklarından, bildiğin sularda bir yabancı oluverir pusulan, yarınların ahını alırsın heba ederek günlerini, usta bir terzi itinasıyla yamanır çaresizlik açık kalan yaralarına ve faili aşina bir cinayete kurban verirsin kendini... Korkma; yüksek ivmeli bir düşüşün kalbindesindir şimdi...

    Kaçmak için attığın her adımda yanılırsın, hüznün yükü tahmininden ağırdır dibe batarsın, derinlerden bağırırsın ama duyuramazsın, sessizliğin en yüksek sesindir artık...


   Acılar neden dilsizdir sanırsın?!


Ezginin Günlüğü- Eksik Birşey (mi) Var

EKSİK BİR ŞEY Mİ VAR ?

İnsan ne için yaşar?
İnsanoğlunun yaratılanlar arasında en mükemmeli olduğu su götürmez bir gerçek olabilir ancak her birimizin bu kadar aynı olmasına rağmen bu kadar farklı oluşu nasıl açıklanabilir?
Eksik bir şey var hayatlarımızda... Ve yaşama amacımızın bu eksiğin ta kendisi olduğu kanaatindeyim. Ömür denen şey de; arayıp bulma çabası, deneyip yanılma serüvenlerimizin toplamı...

Tüm bu yolculuk süresince insan en çetin savaşını “inanmak” eylemiyle veriyor. Çünkü inanmak hava kadar su kadar mühim ve hayati bir ihtiyaç insan için. Burada inanmanın tüm anlamlarını kastediyorum; Allah’a, güneşe, aya, yıldıza, çiçeğe, böceğe, insana...Aradığımız şey bizim hayatı algılayış biçimimizle ilgilidir. Bu bağlamda inanmak için seçtiğimiz şey, yol haritamızın rotasını belirginleştirir.

Diğer yandan, her türlü farklılığa rağmen tüm yolculukların nihayetinde aynı ortak noktada yeniden birleşeceğini düşünüyorum. Geriye dönüp baktığımızda seçtiğimiz tüm yolların, girdiğimiz her yol ayrımının ve o yollarda nasıl yürüdüğümüzün de bizim nasıl bir insan olduğumuzun en güvenilir izahı olduğunu düşünüyorum.

İnanmak diyordum...Bazen sadece inanmak istediğimiz için inanıyoruz, bazen gerçekten “o” olduğunu hissettiğimizi varsayarak gözlerimizi kapatıyoruz. Bazen gerçekten “o” olmasını istiyor ve inanıyoruz. Bazen de artık inanmaktan bitkin düştüğümüzden akışına bırakıyoruz ki; bu bile içinde inanç barındırır: o eksik şeyin artık bulunamayacağı inancı ya da bulmak istememe inancı. Er ya da geç inanmakla ilgili sınavımızı tamamlıyor ve buluyoruz o eksik olan parçayı.Fakat bulunca da bitmiyor iş, yeni başlıyor. Çünkü inanmak eylemi içinde pek çok duyguyu barındırıyor ve ciddi bir sorumluluk gerektiriyor. Bu noktada başlayan süreç ise, bulduğumuz şeyin tüm sorumluluğunu alabilme cesaretimiz ve kırmadan dökmeden, kırılmadan dökülmeden inanmak eyleminin içinde barındırdığı duygulara sahip çıkabilme ve inandığımız şeyle hemhal olma becerimiz.

Ben inanmanın önce kendi yüreğimize, sonra başka bir yüreğe inanmakla devam ettiğini düşünenlerdenim. Başka bir yüreğe inanmak konusu aile, dostluk, aşk gibi farklı başlıklar altında çoğullanabilir. Bu başlıkların her biri irili ufaklı, ciddi ya da önemsiz pek çok yara açabilir ve elbette bir o kadar mutluluk da verebilir. Yola çıkmadan yolculuğun gidişatını kestirmek pek mümkün değildir ve attığımız her adımda karşılaştığımız duygular bize bir sonraki adımın yönünü gösterir.

İnsan ne için yaşar? İnsan, eksik olanı bulmak için yaşar, bunun için de yolculuklara çıkar. Haydar Ergülen “Yolculuk; evimizdir.” demiş, ne de güzel söylemiş.

Yüreğimizden tutunup başlamalıyız tüm yolculuklara, çünkü; orasıdır tüm yolların başlangıcı.

Nice mutlu yollara, ey insanoğlu...


25 Haziran 2015 Perşembe

Biraz da "Met-üst"

·        Burası demokratik bir ülke, kendine saklamak şartıyla her şeyi düşünebilirsin!
·         Para mutluluk getirmez, ömrünü aşka yatır!
·         Eğer kalbiniz temizse, herkes sevme mesafesindedir!
·         Bazı kendim bile kendime kalabalık geliyorum.
·         Herkes bu çocuk okusun der ve kendini kurtarsın. Çocuk okur fakat kendinden kurtulamaz.
·         Kırkından sonra değil, farkından sonra başlar hayat.
·         Vaktinde edilememiş sevgi sözleri nefret zırhını kuşanır dönerken geri.
·         İnsanlar konuşa konuşa yalnızlaşırlar
·         Yalnız çok tutumludur. Düş’ünden, tırnağından attırır… Hep içine atar.
·         Bireysel yapılan hatalara enayilik diyorlar, toplu yapılanına ise milli irade!
·         Artık büyüdün yavrum, sana bazı gerçekleri saklamanın zamanı geldi!
·         Arşa çıkmış sıkıntılarımız var, uzaydan bakınca bir çin seddi, bir de bizim çaresizliğimiz, kabak gibi görünüyor!
·         Siz rahatsız olmayın lütfen, biz bir köşeye kıvrılır yaşarız!
·         Bazen bir çok şeyi, en iyi, başkasına anlatırken anlıyor insan...
·         ‘Şimdiki numaramız için aranızdan bir gönüllü istiyoruz’, dedi siyasetçi; ‘ülkeyi ikiye böleceğiz!’
·         Asılıyoruz hayata, hem de mandalsız!..
·         Her gün aynı uzunlukta geçmiyor, annenin öldüğü günle sevgilinle buluştuğun gün Cumartesi günü olduğu halde...
·         Kimse kimseyi rastladığı gibi, sevdiği gibi bırakmıyor...

"Şair Ceketli Çocuk"

24 Haziran 2015 Çarşamba

Cem Adrian - Islak Kelebek

Mavi // Gürkan DOĞAN




bir ruh halinden bahsediyorum
alabildiğine sarhoş
ama dimdik ayakta
bir daha gelir mi başa, dersin
böylesi bir hal
şu vedası bol hayatta
----------------------------------------
varsın göz gözü görmesin
ve çözülmesin bu sis
ne de oynasın yerinden
kaşla göz arasında gelip
sözlüğüme
seninle giriveren giz
------------------------------------------
çok iyi tanıdığınız biri
size hiç ummadığınız bir anda
küçük bir çiçek verebilir
ve bu küçük çiçekle
bir ömür boyu
bütün bahar tarlalarını
önünüze serebilir
----------------------------------------------------------------------


MAVİ / Gürkan Doğan
Doğu Akdeniz Üniversitesi Yayınları

23 Haziran 2015 Salı

Beklemek

Her son yeni bir başlangıçtır derler. Elbette öyledir ama yeni her zaman güzel olmayabilir.Estetik kaygılar bir yana bazen yeni; restore edilmiş bir eskiden ibaret çıkıverir karşımıza. Benim yenim de öyle işte eskiden bozma, umuttan yontma!..

Ya çok güçsüz dallara tutunuyorum ya da çok sıkı tuttuğumdan elimde kalıyor hep tutunduklarım, bilmiyorum. Aslında bildiğim şeyler de var ama bunların pek hükmü yok hayatta, o yüzden bu kısmı es geçiyorum...

Neydim, neyim ve ne olacağım?.. Toprağa kavuşan yağmurun kokusu kadar davetkar, gelecek. Bense henüz gelmeyeceğini bilmediğim bir otobüsü bekler gibiyim yeni bir durakta. Aslında durduğum yerin durak olduğuna bile emin değilim. Parmak uçlarımdan akıp gidiyor sımsıkı tuttuğum hayallerim...Ve devam ediyor hayat, bir şeyler getirmeye, bir şeyler götürmeye... Eyvallah deyip susuyorum. Beni yaşamaya razı kılıyor suskunluğum. Sonra yavaşça mavisi sızıyor yine yüreğime umudun. Hüznün suskunluğu, umudun sarhoşluğu arasında bir yerlerde geçiyor ömrüm. Adamakıllı mutlulukları özlüyorum...

17 Haziran 2015 Çarşamba

Yuvarlağın Köşeleri // Özdemir ASAF


- Saraya her şey alınabilir, her şey girebilir, bir şey sokulamaz; aşk. Bütün eski sarayları gezdim, kadınla doluydu...Şiirleri, sazları, sözleri, içkileri, renkleri, suları, oyunları, masalları kısaca aşkın bütün endüstri araçları vardı. Aşk neye yüzyıllarca dağlarda denizlerde gezmiş dolaşmış anladım.



-Bir insan bir insanı bir şey görür, bu hayattır.
 Bir insan bir insanı birçok şey görür, bu sevgidir.
 Bir insan bir insanı her şey görür, bu aşktır.
 Bir insan bir insanı hiçbir şey görür, bu doğu'dur.
 Bir insan bir insanı görmez, bu ölümdür. 


- Bilgi, insanın kafasına doldurdukları değil, kafasından çıkanlar.Bir "yüklenme" değil, bir yükleme gücü. 



- Şöyle bir bak... Bütün yaşayanlar ölüyor... Yaşamana bak... Nasıl? İşte o "nasıl" senin kişiliğindir. 


- Birbirinize kızın, birbirinizle kavga edin..yumruk yumruğa yüzlerinizi parçalayın...gözlerinizi patlatın,..saçlarınızı yolun...yalnız ananızdan doğduğunuzda olduğunuz gibi kavga edin, yalancı, ek bir araç kullanmayın, mendil bile olmaz! Ama ne olur sakın bir insanı gönülce, gözce, dilce, ruhça kırmayın.


- 20 yıldır bu sokaktan geçiyorsun, başka yol bulamadın mı?
+ Demek sen 20 yıldır bu sokaktasın, çıkamadın mı?


- İçmeyen, ayakkabısını boyamayan, susan ya da konuşmayan erkek yorulmuş demektir. Kaçamaz; bıktırır. Süslenmeyen, konuşan, sokağı aramayan kadın yorulmuş demektir. Bıktırır; kaçar.


Yalnızlık Paylaşılmaz


"Daha bir sürü şey şuramda darmadağınık..."

* İçine hapsolan çocuğun gözyaşları düşerken yeryüzüne, bir tutam "mavi" olabilmek için ellerini uzatmak nedir bilir misin gökyüzüne?..

* Kimse bekleyen kimsesizlere kimse olsam, sonra oturup beklemediğim kimseye gözü yaşlı dizeler adasam...

* Toplanıp gidebileceğim bir noktam olsaydı keşke darmadağınık sözcüklerimle...

* Gözyaşlarım sularken hayallerimi, gerçeğin ayazı kesiveriyor sesimi...Kendisiyle susuşan biriyim ben geceleri...

* Dar kapılardan geçmeli insan, geniş olanlar kalabalık olur...

* Gar kalabalık oluyor bazen, benimse tren olmak geçiyor içimden...

* Arasından nehir akan iki ayrı dağ gibiyiz ve eteklerimizden suya karışmakta hayallerimiz...

* Gitmek; sadece bir kaç insanı değil koca bir kenti sığdırabilmektir küçücük bir yüreğe ve o yürekle başka hiçbir kente sığamamak belki de...

* Düşmek değil canımı acıtan; elimdeki balonları uçurmuş olmam...

* Fark yok gelmenle gitmen arasında...İkisi de şiirdir bana...

* Sevmek, tehlikeli ve yalnız bir eylemdir bazen yanlış da olabilir...Her neyse öyle her haltı sevmeye heves etmeyiniz...

* Kendine varıyorsun hep! Yol dediğinse bir çember çizme biçimi. Ne kadar gidersen git en fazla büyük bir çember çizmiş olacaksın; o kadar!..

* Sırf beklediğimiz için olmaz bazı şeyler. Çünkü hayat düşlerle ters yönde ilerler...

* Doğru yer doğru zaman hikayesini bir türlü tutturamadım, bildiğim tüm doğruları genellikle yanlışlara adadım...

* Ben üzülmüyorum dert etme. Ayrı yazılması gereken "de" gibi hep uzaktın bana. Bu yüzdendir belki seni çıkardığımda anlam kaybı olmadı hayatımda.

* Kördüğümü çözmek için kesilerek feda edilen kısım oluyorum daima. Kısalıyorum gitgide; hayrola!..

Yüzleşme

Soluksuz yaşadığım 
Telaşsız bir ölüm bu
Görmek istiyorsan örtüyü kaldır
Körpecik düşlerimden 
Arsız ümitlerime dek
Küflenmiş gibiyim
Hor kullandığım sabrımı tükettim
Yaşım dolusu sessizlikleri büyütüp
Çığlık çağına getirdim
Duymak istemiyorsan
Yardım çağır
Yara bandı olduğum yaralara
Kanımı akıtmak üzereyim...