Hey sen, ordaki!
Neydi adın? Keder mi?.. Hani şu kader denilen şeyin sessizliğini barındıran sensin değil mi? Biliyor musun, ben kadere inanmam, ama seni asla yok sayamam. Bak burdasın işte, oturup konuşuyoruz dertlerin en gücünde olunan o saatte... Sorsam söyler misin; neler saklı bana heybende?.. Ya da boşver , sormadım farzet... Devam et sen içmeye. Gidesim var benim zaten, hava soğudu... Ama doyum olmuyor sessizliğine!..
Hey sen, ordaki!
Neydi adın? Sevda mı?.. Ne zaman dönüşüyor tadın zehre, belli bir saatin var mı, yoksa kalbine göre değişen bir durum mu bu? Vaktini saatini bilmiyorum ben, ama renginin karası pek fena!.. Hele bir de sen karardıkça failin alacalı renklerde keyif çatıyorsa!.. Beyazla siyahın, pembeyle siyahın, maviyle siyahın sevdasına karşıyım ben biliyor musun? Çünkü çok tehlikeli... Siyahi olmak diyorum tehlikeli!.. Hayır ırkçı değilim ben ama şairin dediği gibi ölsün istiyorum ırkların sevgililiği!..
Hey sen, ordaki!
Neydi adın? Yalan mı?.. Nelerin uğruna bekliyorsun namlunun ucunda? Ne ara vuruyorsun da kanımız bile görünmüyor aynada? Yoksun aslında, belki de yalnızca sözcüklerin yanlış dizilişinden ibaretsin ya da hiç olmadık yüklemleri kimsesiz öznelerle çekimleyen bir hayaletsin... Ve ben en çok hayaletlerden korkarım! Bu yüzden gidiyorum şimdi ne olur gelme arkamdan, ya da gelirsen üç defa vur masaya, en azından!..
Hey sen, ordaki!
Neydi adın? Umut mu?.. Bağışla unutmuşum. Bu arada gözlerime bakmazsan sevinirim; gözümü alıyor maviliğin!.. Ama sormadan da edemeyeceğim bunca mavinin içinde neden yaşlı ve puslu gözlerin? Baksana önüne; hem annesi hem babası gibisin önünde uzanan şu gökyüzü ile denizin. Aslında anlıyorum sanırım... Bulutlarla denizlerin hasretine ağlıyor gözlerin... Bulutlar taşıyamadığı için kederli, denizi... Deniz de ise buluttan düşmüş olmanın acizliği... Ve her şeye rağmen özlemin, vazgeçememenin rengi bu mavi, değil mi... Neyse çok konuştum, boşver beni... Kimbilir daha az konuşmayı başardığım bir gün şair olurum belki!..
Hey sen, ordaki!
Ellerindeki oyuncaklardan tanıdım seni... Vay be!.. Ne çok yaşlanmışsın görmeyeli...
Benim yüzümden değil mi?..Hepsi!..
Ama vazgçmemişsin hiç; utandırdın beni...
Nasıl aradım sesini bilsen, nasıl özledim seni!..
Dur! Konuşma!.. Çok ani oldu, hazır değilim şimdi...
Sözlerini koy cebine,
Ver bana elini...
Hadi gidelim buralardan,
Topla bebeklerini!..
Kimbilir daha az konuşmayı başardığım bir gün şair olurum belki!..
YanıtlaSilHarika