Bardakta soğuyan kahve, uyunamayan uyku, boğazda düğümlenen yumru...hepsinin bir sebebi var senin sandığından gayrı...
Susarken de anlaşılmıyor biliyorum. Ama elimden gelen bu ancak bu kadarını yapabiliyorum. Kendimi ifade etmek için sözcüklerden medet ummanın beyhude olduğu yerdeyim ben... Nasılsın sorusuna bile artık hep "iyiyim" diyecek kadar yaşadım çünkü; yeterince yaşayıp gördükten sonra hep "aynı" oluyor insan, hep "iyi"... Sonra konuşmak istesen de bir gün, dönüp bakıyorsun ki gitmiş alfabenin tüm sesli harfleri...Sessizlik düşmüş zaten payına; yutuyorsun...bir giz olup saklanıyor hislerin kalbinin duvarlarına susuyorsun... Anlatmaya çalışsan da olmuyor, hangi sözcüğü seçsen bir ucu eksik kalıyor sanki, her cümle kifayetsiz gibi...
Tüm bunlara rağmen yine de:
Sen ki; ömrümün en tatlı baharı, gönlümde açan çiçeklerin rayihası, gülen bir yüzün müsebbibi, kalbimin en mavi lekesi... Dökme yüzünü ne olur, sessiz harflerimi de götürüp dilsiz bırakma beni...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder