1 Ağustos 2015 Cumartesi

Sana ve tüm aldanışlarıma...

Bunca yol bunca yorgunluktan sonra herhangi bir önemi var mı geri dönüp bakmanın bilmiyorum ama küfürler çalkalıyorum ağzımda nicedir bir uçtan bir uca... Kazara yol soracak olsa hani birileri, püskürmeye başlayacak ağzımdan ardı sıra... Hak edene vermeli hakkını oysa...
Evet sana ve tüm aldanışlarıma... Aldanışlarımdan ben mesulüm. Var kendime de söyleyecek bir kaç sözüm. Ben aldandığım için suçluyum ama anlamadığım şey şu; o kadar mı tatlı geldi canımı acıtmak da bir türlü vazgeçemedin. Çivinin çiviyi sökeceğini zannettim. Senden sonraki aldanışlardan en az sen de benim kadar sorumlusun o yüzden. Oysa ne fark edecekti çivi çiviyi sökse, daha mı az acıyacaktı canım çiviyi söksem ya da görmezden gelmeye yetecek miydi gücüm ardında kalan o koca deliği... Bir insanın bir insana zarar verebileceği aklımın alacağı bir şey değildi o zamanlar. Tüfek miydi insan, kılıç mıydı, zehir miydi? Hepsinden daha güçlü, hepsinden daha betermiş... ben sadece inanmak istemişim ve inanmışım o kadar... Evet ne diyordum; sana ve tüm aldanışlarıma...bir insanın canını acıtmanın bir diğer insana verdiği hazdan bahsetmiştim ya az önce... Korkarım artık mutlu edemeyeceğim sizi... Çünkü bir yerden sonra dünya başına da yıkılsa “iyiyim” diyebiliyormuş insan. Ve iyi oluyormuş da gerçekten... Koşabileceği kadar koşup, kanayabildiği kadar kanadıktan sonra ulaşılabiliyormuş bu mertebeye. 1.dereceden yakın akrabalarınızın konu edidiği ağzı bozuk sözlerden daha etkili olacağını düşündüğümden bir kez daha altını çizmek istiyorum; “iyi” oluşumun; “ben size rağmen iyiyim”...
Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı sayenizde, yüküm hiç denecek kadar hafif artık. Sadece sizden daha güzel hatalar koyabilirdim yoluma, ona biraz canım sıkık...

Her neyse...yayında ve yapımda emeği geçen herkese sonsuz s.vgü ve hürmetlerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder