Bunca yol bunca yorgunluktan sonra herhangi bir önemi var mı
geri dönüp bakmanın bilmiyorum ama küfürler çalkalıyorum ağzımda nicedir bir
uçtan bir uca... Kazara yol soracak olsa hani birileri, püskürmeye başlayacak ağzımdan
ardı sıra... Hak edene vermeli hakkını oysa...
Evet sana ve tüm aldanışlarıma... Aldanışlarımdan ben
mesulüm. Var kendime de söyleyecek bir kaç sözüm. Ben aldandığım için suçluyum
ama anlamadığım şey şu; o kadar mı tatlı geldi canımı acıtmak da bir türlü
vazgeçemedin. Çivinin çiviyi sökeceğini zannettim. Senden sonraki aldanışlardan
en az sen de benim kadar sorumlusun o yüzden. Oysa ne fark edecekti çivi çiviyi
sökse, daha mı az acıyacaktı canım çiviyi söksem ya da görmezden gelmeye
yetecek miydi gücüm ardında kalan o koca deliği... Bir insanın bir insana zarar
verebileceği aklımın alacağı bir şey değildi o zamanlar. Tüfek miydi insan,
kılıç mıydı, zehir miydi? Hepsinden daha güçlü, hepsinden daha betermiş... ben
sadece inanmak istemişim ve inanmışım o kadar... Evet ne diyordum; sana ve tüm
aldanışlarıma...bir insanın canını acıtmanın bir diğer insana verdiği hazdan
bahsetmiştim ya az önce... Korkarım artık mutlu edemeyeceğim sizi... Çünkü bir
yerden sonra dünya başına da yıkılsa “iyiyim” diyebiliyormuş insan. Ve iyi
oluyormuş da gerçekten... Koşabileceği kadar koşup, kanayabildiği kadar
kanadıktan sonra ulaşılabiliyormuş bu mertebeye. 1.dereceden yakın
akrabalarınızın konu edidiği ağzı bozuk sözlerden daha etkili olacağını
düşündüğümden bir kez daha altını çizmek istiyorum; “iyi” oluşumun; “ben size
rağmen iyiyim”...
Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı sayenizde, yüküm hiç denecek
kadar hafif artık. Sadece sizden daha güzel hatalar koyabilirdim yoluma, ona biraz
canım sıkık...
Her neyse...yayında ve yapımda emeği geçen herkese sonsuz
s.vgü ve hürmetlerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder