13 Temmuz 2015 Pazartesi

Ver bana düşlerimi...

Geldiler...
Bazen uzun bekleyişlerin ardından çorak bir yüreğe su serper gibi geldiler. Bazen hiç ummadığın bir anda, sen içindeki boşluğu unutmuşken hatta, o boşluğa cuk oturur gibi geldiler. Bazen de geçerken uğrar gibiydiler. Bir şekilde hep geldiler; hoş geldiler...

Giderken elleri boş gitmediler ama, mutlaka bir şeyler götürdüler. Bazen toplu oldu gidişleri; derin bir boşluk hediye ettiler giderken. Bazen de damla damla eksilttiler...

Ne işe yarayacaktı benden götürdükleri, neyi çoğaltacaktı; anlayamadım. Anlayamamak benim cahilliğimdi belki ama onların bilgeliklerine de hiç merak duymadım...

Merak duyduğum başka şeyler oldu, onlara ise hala cevap bulamadım. Sevmek mesela; nasıl bu kadar çoğaltan ve nasıl bu kadar eksilten bir şey olabiliyor aynı anda? Ne ara tutuşuyor insan bir anda farkına bile varmadan ve nasıl sağ çıkıyor o yangına ait küllerin altından?.. Daha kırılgan oluyor her yangından sonra yürek, yine de sevmekten vazgeçmiyor, her yangından sonra gelenin, bir öncekinden daha fazla götüreceğini bilerek...

İnsanız, bakış açımıza göre değişebilir doğrularımız ama aslında her birimiz; tam da gidenlerimiz kadarız. Bu yüzdendir belki olur olmaz anlarda uzaklara dalışımız; bir nevi gidenlere sevgi duruşudur o hasret dolu bakışımız...

Peki çok istesek geri verir mi gidenler bizden götürdüklerini?..Eğer öyleyse..."Ver bana düşlerimi, ver bana o eski gülüşlerimi..." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder